Ziya Paşanın Hayatı
Â
1825 te İstanbul'da doğdu. Galata Gümrüğü'nde katiplik yapan Erzurum'un İspir ilçesinden Ferideddin Efendi'nin oğludur. Bayezit Rüşdiyesi'ni bitirdi. Özel derslerle Arapça ve Farsça öğrendi. Bir süre Sadaret Mektub-i Kalemi'nde çalıştı. 1855′te Mustafa Raşid Paşa aracılığıyla sarayda Mabeyn Katipliği'ne atandı. Bu sırada Fransızca öğrendi. Ali Paşa sadrazam olunca saraydan uzaklaştırıldı.
1861′de Kıbrıs, 1863′te Amasya Mutasarrıfı ve Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye üyesi oldu. 1865′te Yeni Osmanlılar Cemiyeti'ne katıldı. Yeniden Kıbrıs'a atanınca 1867′de Namık Kemal ile birlikte Londra'ya kaçtı. Birlikte Yeni Osmanlılar'ın yayın organı olan Hürriyet gazetesini yayınladılar. sonra 1871′de İstanbul'a döndü. 1872-1876 arasında Şuray-ı Devlet üyeliği ve maarif müsteşarlığı yaptı. Anayasayı hazırlayan Kanun-i Esasi adlı kurumda görevlendirildi. Birinci Meşrutiyet'in ilanından sonra 1877′de vezir rütbesiyle önce Suriye Valiliği'ne ardından Adana Valiliği'ne atandı. 17 Mayıs 1880′de Adana'da yaşamını yitirdi. Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan "Batılılaşma" hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Padişaha ve Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859′da yazdığı "Terci-i Bend" şiiriyle tanınmıştır. Hece ölçüsü ile yazılmış birçok şarkısı dışında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır.
Â
Ziya Paşanın Edebi Kişiliği
Devlet kademelerinde önemli görevlerde bulunan Ziya Paşa, Konya ve Adana valiliği yapmıştır. Hem şiir, hem de düzyazı türlerinde eserleri olan sanatçı, düşünceleri ile yenilikçi olmasına karşın eserleri ile eskiye (Divan şiiri geleneği) bağlıdır. Divan şiirinin biçim ve kurallarına uygun, oldukça başarılı lirik şiirleri vardır. Hece ölçüsüyle yazdığı birkaç şarkının dışındaki şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmıştır. Terkib-i bent ve terci-i bent türündeki şiirleri önemlidir. Gazel, kaside gibi türlerde şiirleri vardır. Onun bazı dizeleri özdeyiş olarak günlük yaşamda kullanılmaktadır. Harabat adlı şiir kitabı Divan şiiri antolojisi niteliğindedir. Ziya Paşa 1868′te yayımladığı Şiir ve İnşa adlı makalesinde, gerçek Türk edebiyatının Halk edebiyatı olduğunu belirtir. Altı yıl sonra yayımlandığı Harabat'ın önsözünde bu görüşünden vazgeçerek Halk edebiyatını küçümser. Şiirlerinde Arapça, Farsça tamlamalarla yüklü bir dil kullanır. Şiirleri, Eşar-ı Ziya ve Külliyat-ı Ziya Paşa adıyla yayımlanmıştır. Terkib-i bentinde sosyal yaşamdaki aksaklıkları eleştirir. Terci-i bent adlı şiirinde ise dini ve felsefi konuları ele alır. Zafername adlı uzun şiiri siyasi rakibi Ali Paşa'yı eleştirmek için yazdığı önemli bir hiciv örneğidir. Hürriyet gazetesini çıkarmıştır; Defter-i Amal, Rüya düzyazı türündeki eserleridir. Rousseau'nun Emile adlı eserini Türkçeye çevirmiştir.
Ziya Paşanın Eserlerinin Özellikleri
Eserlerinde 2. Abdülhamit yönetimine karşı özgürlükleri ve meşrutiyeti savundu. Batılılaşma yanlısı, yenilikçi Tanzimat Edebiyatı'nın öncüleri arasında yer aldı. Namık Kemal ve Şinasi ile birlikte yeni Türk edebiyatının temellerini attı. Türk edebiyatının kendi geleneğine sahip çıkmasını istedi, şiir ve yazı dilinin halkın dili olması gerektiğini savundu. Şiirlerinde divan şiir biçimlerini kullandı ama içerikte hak, adalet, uygarlık, hürriyet gibi temaları işledi. "Terci-i Bend" ve "Terkib-i Bend" isimli iki şiirinde ise insanın yargısı ve gerçeği kavramanın olanaksızlığı, Tanrı'nın mutlak egemenliği gibi metafizik konular üzerinde durdu. 1874-1875′te Arap, Fars ve Türk şairlerin şiirlerini "Harabat" adlı 3 ciltlik ansiklopedide topladı. 17 Mayıs 1880′de Adana'da yaşamını yitirdi.
Â
O Bir Jön Türk
1865'te Meşrutiyet yanlısı Yeni Osmanlılar Jön Türk Cemiyetine girdi. İkinci kez Kıbrıs mutasarrıflığına atanınca, Mustafa Fâzıl Paşa'nın çağrısı üzerine, Namık Kemal'le birlikte 1867'de Paris'e kaçtı. Daha sonra Londra'ya geçti. M. Fâzıl Paşa'nın sağladığı imkanlarla, Namık Kemal'le birlikte 1868'te Hürriyet gazetesini çıkardı. M. Fazıl Paşa merkezi yönetimle anlaşıp, yardımlarını kesince, 1870'te Cenevre'ye geçti. Namık Kemal, Agâh Efendi, Ali Suavi ve öbür arkadaşlarıyla Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin yönetiminde görev aldı. Âli Paşa'nın ölümü üzerine 1871'de İstanbul'a döndü. 1876'da Maarif Nezareti müsteşarlığına atanmasına kadar birçok görevde bulundu. Namık Kemal'le birlikte Kanun-i Esasî Encümeni'nde çalıştı. 1877'de Suriye valiliğine gönderildi. Daha sonra Adana valiliğine atandı. Burada görevdeyken 17 Mayıs 1880'de öldü.
Ziya Paşa, Namık Kemal ve Şinasi'yle birlikte, Tanzimat'la başlayan Batılılaşma hareketinin etkisinde gelişen Batılılaşma Dönemi Türk edebiyatının ilk aşamasını oluşturan üç yazardan biridir. Padişaha ve Reşid Paşa'ya kasideler yazmıştır. 1859'da yazdığı "Tercî-i Bend" şiiriyle tanınmıştır. Hece ile yazılmış birkaç şarkısı dışında, Divan şiiri geleneğine bağlı kalmıştır.Paris'te bulunduğu yıllarda çeviriler de yapmıştır.
Kendisiyle Çelişme
1868 'de Hürriyet'te yayımladığı ünlü "Åžiir ve İnÅŸa" makalesinde, Türk edebiyatının çaÄŸdaÅŸ bir düzeye eriÅŸmesini, gerçek Türk edebiyatı olan halk edebiyatının bu yenileÅŸmede temel alınması gerektiÄŸini savunmuÅŸtur. 1874'te çıkardığı Harâbat adlı antolojisinin önsözünde ise halk edebiyatını küçümseyerek Divan edebiyatını övdüğü görülür. Bu görüş, diÄŸer pek çok görüşü gibi, tarihi birikimi inkar eden batıcı aydınların düştüğü sıradan çeliÅŸkilerden biridir.Türkiye sonraki dönemlerde yerli kaynaklara dayalı deÄŸiÅŸerek devam etmek fikrine ulaÅŸmıştır.Â
Â
Ziya Paşanın Eserleri
Â
DEFTER-İ AMAL: Ziya Paşa; anı; Jean Jacque Rousseau'nun "İtiraflar" adlı eserinden etkilenerek yazmıştır; batılı anlamda anı türünün ilk örneklerindendir; yazarın çocukluk anılarını anlattığı bir eserdir; yarım kalmış bir eserdir...
EMİLE: Ziya Paşa; düzyazı; Jean Jacque Rousseau'dan Türkçeye çok güzel bir dille çevirdiği bir eserdir...
ENGİZİSYON TARİHİ: Ziya Paşa; tarih; çeviri bir eserdir...
EŞAR-I ZİYA: Ziya Paşa; şiir kitabı; şairin kendi yazdığı şiirlerinin bulunduğu bir şiir kitabıdır; bu eser şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır...
HARABAT MUKADDİMESİ: Ziya Paşa; Harabat'ın önsözü olan bu makale, bizde ilk edebiyat tarihi taslağı sayılır. Ziya Paşa'nın burada verdiği hükümlerin yanlış ve eksik tarafları, bilgi hataları ilk önce Namık Kemal'in hücumlarına uğramıştır...
HARABAT: Ziya Paşa; antoloji; Türk edebiyatının ilk antoloji eseridir; Türk, Arap ve Fars edebiyatından seçme şiirlerin yer aldığı bir divan şiiri antolojisidir; ayrıca yazar bu eserin başına bir önsöz koyarak Şiir ve İnşa makalesindeki düşüncesini değiştirerek gerçek edebiyatın Divan Edebiyatı olduğunu savunmuştur...
RÜYA: Ziya Paşa; mülakat ( röportaj ); edebiyatımızdaki mülakat türündeki ilk eseridir; karşılıklı konuşmalar biçiminde yazmıştır; yazar eserinde çocukluk anılarını anlatmıştır; ayrıca yine bu eserinde Sadrazam Ali Paşa'yı eleştirmiş, onun kötü bir yönetim göstermesinden ötürü görevden alınması gerektiği üzerinde durmuştur...
ŞİİR VE İNŞA: Ziya Paşa; makale; yazar bu eserinde, Halk şiirinin bizim gerçek şiirimiz olduğunu söylemiş ve Divan şiirini eleştirmiştir...
ZAFERNAME: Ziya Paşa; eleştiri; nazım-nesir karışımı bir eserdir; şair bu eserinde, dönemin sadrazamı olan Ali Paşa'yı eleştirmek için yazmıştır; mizahi yönleri bulunan bu eser "kaside, tahmis, şerh" olmak üzere üç bölümden oluşur; önemli bir hiciv örneğidir...
Â
Ziya Paşanın Sözleri
Â
- İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.
- Her şahs-ı harimi Hak'a mahrem mi sanırsın. Her tac giyen çulsuzu Edhem mi sanırsın.
- Dehri arasan binde bir adem bulamazsın. Adem görünen harları adem mi sanırsın.
- Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
- Sadık görünür kısvede erbab-i hiyanet. Murşid sanılır vehlede eshab-i delalet.
- Pek rengine aldanma felek eski felektir. Zira feleğin meşreb-i na-sazı dönektir.
- Allah'a sığın şahs-ı halimin gazabından. Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir.
- Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm. Şirin dahi kasd etmesi cana gülerektir.
- Bed-asla necabet mi verir hiç uniforma. Zer-dûz palan ursan eşek yine eşektir.
- Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde. İşret, güher-i ademi temyize mihenktir.
- Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
- Milyonla çalan mesned-i izzette ser-efraz. Birkaç kuruşu mürtekibin cayi kürektir.
- Sirkat çoğalıp lafz-ı sadakat modalandı. Namus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı.
- Sadıkları tahkir ile red kaaide oldu. Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı.
- Hak söyleyen evvel dahi menfûr idi gerçi. Hainlere amma ki riayet yeni çıktı
- İslam imiş devlete pa-bend-i terakki; Evvel yoğ idi işbu rivayet yeni çıktı.
- Vefasızın meclisinde bade içilmez.
- Zannetmeyin ki ben Amasya'da paşalık yaptım; Gördüğüm yetimleri babalık yaptım.
- Kalkın ey Fellah-ı Vatan dediler, kalktık; Herkes oturdu biz ayakta kaldık
- Fellah-ı Vatan:Vatan-ı kurtarıcılar
- İç bade güzel sev var ise akl-u şuurun; Dünya var imiş ya ki yok olmuş ne umurun.
- Bi-baht olanın bağına bir katresi düşmez; Baran yerine dürr-ü güher yağsa semadan.
- Afv ile mübeşşer midir eshab-ı meratib;Kanun-i ceza acize mi has demektir.

Ziyâ PaÅŸa, yıllar boyunca seçip topladıÂğı İslâmî edebiyatın üç büyük diliyle yazılÂmış ÅŸiirleri kendisine bütün ikbal kapılaÂrının kapandığı, üzüntü ve hastalıkları ile bir köşeye çekilmiÅŸ bulunduÄŸu bir zaÂmanda düzene sokarak üç cilt halinde yaÂyımlamıştır (İstanbul 1291-1292). Eserin başına ayrıca edebî görüşlerini belirten mesnevi ÅŸeklinde 795 beyitlik bir manÂzum mukaddime ilâve etmiÅŸtir.
Bu geniÅŸ kapsamlı antolojide metinler nazım ÅŸekillerine göre tertip edildiÄŸinÂden I. cilt sadece kasidelere ayrılmıştır. Burada yirmi iki ÅŸairin Türkçe, otuz sekiz ÅŸairin Farsça, otuz yedi ÅŸairin Arapça kaÂsideleri bulunmaktadır. Eserde ÅŸiirlerine yer verilen ÅŸairler mahlaslarına göre alfabetik olarak sıralanmıştır. Bir ÅŸairin birÂden fazla kasidesi alınmışsa birkaç istisÂna hariç bunların kafiyelerine göre tertip edilmesi yoluna gidilmiÅŸtir. Arap ÅŸairleÂrinden bir kısmı isimleri, bir kısmı da künyeleriyle şöhret bulduÄŸundan bunların sıralanmasında bazan kaçınılmaz tertipÂsizliklere düşülmüştür. I. ciltte Ziyâ PaÂÅŸa'nın kendisiyle beraber Hakkı, Nevres ve Kâzım PaÅŸa'dan baÅŸka çaÄŸdaşı diÄŸer Türk ÅŸairlerinden örnek vermeyiÅŸi dikkat çekmektedir. II. Cilt, kaside ve mesnevi dışında kalan çeÅŸitli nazım türlerindeki ÅŸiirlerden oluÅŸmaktadır. Türkçe ve FarsÂça ÅŸiirler "terkîbât, tercîât, tesdîsât, tahmîsât, kıtaat, rubâiyyât, gazeliyyât, ebyât" olmak üzere sıralanmış, Arapça ÅŸiirÂler de "mukattaât, gazeliyyât, ebyât" baÅŸlıkları altında toplanmıştır. Burada 393'ü Türkçe, 374'ü Farsça, 345'i ArapÂça toplam 1112 ÅŸiir seçilmiÅŸ bulunmakÂtadır. Arapça ÅŸiirlerdeki istisnalar dışınÂda bu ciltte de ÅŸair adına göre alfabetik sıralamaya uyulmuÅŸtur. Bu kısımda Ziyâ PaÅŸa'nın kendilerinden örnekler aldığı çaÄŸdaşı ÅŸairler Åžeyhülislâm Arif Hikmet, Cevdet PaÅŸa, Hersekli Arif Hikmet, YeniÂÅŸehirli Avni Bey, Leskofçalı Galib, Kâzım PaÅŸa. Mahmud Nedim PaÅŸa. Yûsuf Kâmil PaÅŸa ve Osman Nevres Efendi'dir. Nâmık Kemal'den ise sadece heveskârlık çağınÂda yazdığı üç beyitle bir gazele yer verilÂmiÅŸtir. Antolojinin III. cildi, yine mahlasÂlara göre bir tertiple mesnevilerden yaÂpılmış seçmeleri ihtiva etmektedir. Bu ciltte on yedisi Türkçe, otuz altısı Farsça olmak üzere toplam elli üç eserden örÂnekler bulunmaktadır.
Hârâbat çift sütuna dizilmiÅŸ, büyük ebattaki toplam 1227 sayfalık hacmi ve Türk, Fars, Arap edebiyatlarından bir araÂya getirdiÄŸi seçkin örneklerle Tanzimat'Âtan sonraki yılların en geniÅŸ kapsamlı anÂtolojisidir. Ziyâ PaÅŸa, yerine getirdiÄŸi bu hizmetle isminin ebedîleÅŸeceÄŸine ve eseÂrinin ÅŸiir heveslilerine yol göstereceÄŸine inanır. Hârâbat'ın en önemli yönünü, bir bakıma edebiyat tarihi mahiyetini taşıÂyan, küçük bir eser kabul edilebilecek kaÂdar uzun mukaddimesi teÅŸkil eder. Bu mukaddime ÅŸiir sanatı ve Türk edebiyatı hakkında devrine göre çok önemli ve dikÂkate deÄŸer görüşler taşımaktadır. Dokuz bölüme ayrılan mukaddimede tevhid, münâcât ve na'ttan sonra "Sebeb-i Tertîb-i Hârâbat" bölümünde Ziyâ PaÅŸa eserini hazırlamaktaki gayesini, kendisinin ÅŸiire nasıl baÅŸlayıp bu yolda nasıl yetiÅŸtiÄŸini, antolojisinde nasıl bir usul takip ettiÄŸini ve eserine neden Hârâbat adını verdiÂÄŸini anlatır. "MeÅŸrut u Ahvâl-i Şâiri" böÂlümünde ÅŸiir ve ÅŸairlik hakkındaki düÂşüncelerini belirttikten sonra, "Ahvâl-i EÅŸ'âr-ı Türkî" ve "Ahvâl-i Åžuarâ-yı Rûm" bölümlerinde Osmanlı ÅŸiirinin zaman içinÂde geçirdiÄŸi merhaleler ve geliÅŸme safÂhalarına dair görüşleriyle edebî zümreÂler ve zihniyetleri temsil eden çeÅŸitli ÅŸairÂler hakkındaki tesbit ve deÄŸerlendirmeÂlerini ortaya koyar. Osmanlı Türkçesi ve edebiyatının ÇaÄŸatay Türkçesi ile olan münasebetine iÅŸaret etmesi yanında ÇaÂÄŸatay edebiyatından ÅŸiir örneklerine yer vermesi Harâbât'ın ayrıca dikkat çeken bir tarafıdır. Ziyâ PaÅŸa, divan ÅŸiirindeki tekâmülü anlatırken Ahmed PaÅŸa, Necâtî Bey. Zatî, Bakî, Fuzûlî, Nâbî, Nefî, ÅžeyÂhülislâm Yahya, Åžeyhülislâm Bahâî Mehmed Efendi, Nedîm, Åžeyh Galib, Râgıb PaÅŸa ve Keçecizâde İzzet Molla'ya kadar uzanan çizgi üzerindeki ÅŸairleri överek yüceltir. Ayrıca divan ÅŸiirinin edebî dil, nazım tekniÄŸi, geçirdiÄŸi tekâmül devreÂleri ve edebî zümreler bakımından özet ÅŸeklinde bir tarihçesini yapar. Ziyâ PaÅŸa'Ânın buradaki görüş ve deÄŸerlendirmeleri kendinden sonraki müellifler tarafından uzun süre tekrarlana gelmiÅŸtir.
Ziyâ PaÅŸa, 1860'lardan sonra Türk ÅŸiiÂrinde kendini gösteren yenileÅŸme hareÂketinden mukaddimede hiç bahsetmeÂdiÄŸi gibi antoloji kısmında bununla ilgili örneklere de yer vermemiÅŸtir. Bu sebepÂle Harâbât'ın gayesi eski ÅŸiirin diriltilmeÂsi olarak görülmüş ve Nâmık Kemal taÂrafından hem mukaddimesi hem de seÂçip aldığı örnekler yönünden ÅŸiddetle tenÂkide uÄŸramıştır. Nâmık Kemal, Tahrîb-i Hârâbat (1291/1874) ve Ta'kib (1293/ 1876) adlı iki risâlesiyle esere ardarda hüÂcum eder (bu iki risalenin yazılış safhaÂları hakkında geniÅŸ bilgi için bk. Akün, NâÂmık Kemal'in Mektubları, tür.yer.). BüsÂbütün haksız olmamakla beraber yeni neÂsilden ÅŸairlerin ÅŸiirlerinden ve kendi eserÂlerinden çocukluk çağında yazıp deÄŸer vermediÄŸini belirttiÄŸi bir gazel dışında hiçbir örneÄŸe yer verilmemesi gibi hissî sebeplerle yazılan, tesir ve yankıları güÂnümüze kadar gelmiÅŸ olan bu tenkitleÂrin büyük ölçüde sübjektif nitelikte olduÂÄŸu göz ardı edilemez. Ziyâ PaÅŸa, Nâmık Kemal'in bu suçlamalarına yetmiÅŸ dört beyitlik bir manzume ile cevap vermiÅŸse de bu manzume yayımlanmamıştır (Bilgegil, Ziya PaÅŸa, s. 204-205).
"Hârâbat Mukaddimesi" ile Ziyâ PaÅŸa'Ânın bundan altı yıl önce yazdığı "Åžiir ve İnşâ" adlı makalesini (Hürriyet, nr. 11, 20 Cemâziyelevvel 1285) mukayese eden
Ahmed Hamdi Tanpınar, mukaddimeyi acele ile yazılmış sakat bir eser olarak göÂrür, içindeki hükümlerin mühim bir kısÂmını da yanlış bulur ve bunu. Tanzimat'Âla birlikte baÅŸlayan yeni ÅŸiir cereyanı karÂşısında eskinin diriltilmesi gayreti ÅŸeklinÂde yorumlar. Buna karşılık M. Kaya Bilgegil. Hârâbat Karşısında Nâmık KeÂmâl (İstanbul 1972) adlı kapsamlı araÅŸÂtırması ile. Nâmık Kemal'in Harâbât'a yönelttiÄŸi tenkitleri inceleyerek haklı olÂduÄŸu taraflar yanında çok haksız ve haÂtalı bulduÄŸu yönleri tesbit etmiÅŸ, esasen son demlerini yaÅŸayan divan edebiyatını yıkma amacı ile yazdığı yazılarda, bu edeÂbiyata kuvvetli bir vukufu olduÄŸu sanılan Nâmık Kemal'in bu alandaki bilgi yeterÂsizliklerini ve düştüğü yanlışları gösterÂmiÅŸtir. Bilgegil'in tespitlerinden hareketÂle. Ziyâ PaÅŸa'nın mukaddimede ileri sürÂdüğü devrine göre önemli ve dikkate deÂÄŸer fikirler üzerinde Nâmık Kemal'in lâÂyıkıyla durmadan tenkitlerde bulunduÄŸu söylenebilir.
Hârâbat mukaddimesi. "Kitâbhâne-i Ebüzziyâ" serisi içinde Mukaddime-i HâÂrâbat adı altında müstakil olarak basılÂmıştır (İstanbul 1311). Yeni harflerle yaÂpılan yayınında ise pek çok okuma hatası bulunmaktadır (Göçgün, s. 53-105). Ziyâ PaÅŸa hakkındaki eserlerin yanı sıra çeÅŸitÂli antolojilerde de mukaddimeden yeni harflerle verilmiÅŸ bazı kısımlar yer almakÂtadır. Çaylak Tevfik, Harâbât'ta mevcut Osmanlı ÅŸairlerine ait ÅŸiirlerden seçtiÄŸi beyitleri kafiye sırasına göre düzenleyeÂrek Tahrîc-i Hârâbat adıyla bir antoloji oluÅŸturmuÅŸtur (İstanbul 1300).
BİBLİYOGRAFYA:
Ziyâ PaÅŸa, Hârâbat, 1-111, İstanbul 1291-92; Nâmık Kemal. Tahrîb-i Hârâbat, İstanbul 1303; a.mlf.. Ta'kib, İstanbul 1303; Ahmet Hamdi TanÂpınar. XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi (İstanbul 1949). İstanbul 1985, s. 336-341; Kocatürk. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 644-647; Nâmık KeÂmal'in Husûsi Mektupları (haz. Fevziye AbdulÂlah Tansel), Ankara 1967-86, bk. İndeks; M. KaÂya Bilgegil. Ziyâ PaÅŸa Üzerinde Bir AraÅŸtırma, Erzurum 1970, s. 202-205, 501; a.mlf.. Harabat Karşısında Nâmık Kemâl, İstanbul 1972, s. 125-174; Ömer Faruk Akün. Nâmık Kemal'in Mektubları, İstanbul 1972, tür.yer.; a.mlf.. "NâÂmık Kemâl", İA, IX, 69; Önder Göçgün. Ziya PaÂÅŸa'nın Hayatı, Eserleri, Edebi Åžahsiyeti ve BüÂtün Åžiirleri, Ankara 1987, s. 33-41, 53-105; TevÂfik Fikret, "Musâhabe-i Edebiyye: Harâbât'tan Bir Sahife", SF, sy. 395 (1314). s. 67 (aynı' makale: Tevfik Fikret: Dil ve Edebiyat Yazıları [haz. İsmail Parlatır], Ankara 1993. s. 84-92), AbÂdullah Uçman. "Hârâbat", TDEA, IV, 100-101.
Cemal Kurnaz, DİA, 16.CİLT